Neden Asrı Saadet? Bir Anın İçinde Saklı Cevap
Geceydi. Kayseri’nin soğuk sokaklarında yürürken, kafamın içinde dönüp duran bir soruyla karşı karşıyaydım: “Neden Asrı Saadet?” Evet, hepimiz o dönemi duymuşuzdur, o kadar önemli bir dönem ki, tarih kitaplarında “Asrı Saadet” diye anılıyor. Ama ben, bir genç olarak, sadece tarihsel bir kelime olarak değil, bir hayat felsefesi olarak anlamak istiyordum. O gece sokakta yürürken bu soruyu içimden sürekli soruyordum: Bu dönemi diğerlerinden ayıran neydi? Neden “saadet” kelimesiyle birlikte anılıyordu?
Ve o soruyu sormamın üzerinden bir hafta geçtiğinde, bir sohbetin ortasında bir cevap buldum. Duygusal bir cevap, ama tam da içimi huzura kavuşturan bir cevap. Hayat bazen seni öyle bir noktaya getiriyor ki, işte o anda o cevap hayatının bir parçası olabiliyor. Bu yazıyı yazarken de, o cevabın peşinden gideceğim.
Bir Sohbetin Başlangıcı: Asrı Saadet ve O An
Geçen hafta, Kayseri’nin en sevdiğim kafelerinden birinde, yakın bir arkadaşımla oturuyordum. Konu ne olursa olsun, bir şekilde hep aynı yerlere geliyorduk. O gün de Asrı Saadet meselesini tartışıyorduk. Zaten hep sorarım, sormasam da biri bana mutlaka Asrı Saadet’ten bahseder. O sohbetin içinde, birdenbire bir şey fark ettim. Arkadaşım bana baktı ve “Biliyor musun, o dönemi sadece tarih olarak değil, içinde yaşanmış bir hayat olarak düşünmek lazım,” dedi. İşte o anda bir şeyler yerine oturdu, bir ışık yandı kafamda.
Asrı Saadet, “saadet” diyen o kelimeyi düşündüm. O kadar huzurlu, o kadar anlamlı bir sözcüktü ki, içimden fışkıran bir umutla ben de devam ettim: “Yani, orası sadece bir dönem değil mi? Hani o dönemdeki her şey mükemmel, her şey doğru, her şey saf mıydı? Ben mi yanlış anlıyorum?”
Arkadaşım gülümsedi ve “Hayır, aslında tam tersi. O dönemi özel kılan şey, insanın içinde hissettiği gerçek saattir. O dönemde insanlar, peygamberimizin etrafında, başkalarını dinleyerek, sevgiyle, barışla, eşitlikle birbirlerine bağlanmışlardı. O yüzden o döneme ‘Asrı Saadet’ deniyor,” dedi.
Bir Anın Gücü: O Anın Değeri
İşte o an bir şey kırıldı içimde. Şimdi, belki de daha önce de duymuştum ama bu kadar derinden hissedememiştim. Asrı Saadet, sadece bir dönemin adı değildi. O dönemi özel kılan şey, insanların birbirine verdiği değeri, yardımlaşmayı, barışı, saf sevgiyi hissetmeleriydi. O dönemdeki insanlar, gerçekten içsel huzurlarını başkalarıyla paylaşıyorlardı. Yani, saadet demek sadece mutlu olmak değil, mutlu edebilmek demekti. O kadar saf, o kadar derin bir anlam taşıyordu ki, insanın ruhunda bir yerlerde bir iz bırakıyordu.
Birdenbire o gece, Kayseri’nin soğuk rüzgarları da bana başka bir şey söyledi. Sokaklarda yürürken, bu kadar büyük bir huzuru bazen bulmak zor oluyor, dedim içimden. Bizler, insan olarak bazen hep mutluluğu, “gerçek” saati başka yerlerde arıyoruz. Ama belki de Asrı Saadet’in anlamı, daha yakınlarda, daha basit şeylerde gizlidir. O an, kafemdeki bu sohbetin etkisiyle, dünyadaki her şeyin bir yerden başlamak zorunda olduğunu fark ettim.
Hikayenin Ardında Yatan Gerçek: Bir Huzur Arayışı
Bir hafta önceki o konuşma, aslında ne kadar derin bir şey düşündürttü. Neden “Asrı Saadet” deniyor? Çünkü o dönemde insanlar sadece kendilerine odaklanmıyorlardı. Huzur, paylaşılıyordu, düşünceler karşılıklıydı. O dönem, belki de dünyanın birçok karışıklığına rağmen, insanların birbirine sadık kalmayı bildiği, iyilikle birbirlerine bağlandığı bir dönemdi. Huzuru, sadece başkalarını anlayarak ve dinleyerek buluyorlardı.
Şimdi düşünüyorum da, gerçekten o dönemin huzuru, o kadar gerçekti ki, saadet kelimesi ne kadar doğru bir anlam taşıyor. Belki de bizler bugün fazla karmaşıklaşan bir dünyada yaşıyoruz, belki de her şey çok hızlı ve belirsiz. Ama o dönemin anlamını bir an için hatırladığınızda, derin bir rahatlık hissediyorsunuz.
Sonraki Adım: “Asrı Saadet”i Anlamak
Kayseri’nin o soğuk gecesinde, bir kafede arkadaşımın söyledikleriyle birlikte, içimde bir değişim yaşadım. Aslında ben de Asrı Saadeti anladım. O dönemin huzuru, paylaşılan sevgisi ve sadakati, sadece tarihsel bir dönemin adından ibaret değildi. Asrı Saadet, hayatın içinde, yaşarken, her anımızda hissedebileceğimiz bir şeydi.
O gece, o basit sohbet sayesinde şunu fark ettim: Gerçek saadet, huzur, barış ve mutluluk, sadece sahip olduklarımızla değil, başkalarını ne kadar anladığımızla ve onlara değer verdiğimizle ilgili. Asrı Saadet dediğimizde, sadece geçmişi değil, geleceği de şekillendirebilecek bir mesajı alıyoruz. Yani, mutlu olmak için başkalarının mutluluğunu istemek, belki de en doğru yol.
O gece, kaybolmuş hissettiğim bir anda, Asrı Saadet’in gerçekte ne olduğunu anladım. Bu hikaye bana bir şey öğretti: Eğer bir dönemi özlüyorsak, belki de o dönemi biz yaratmalıyız. Hayat, aslında çok daha basit ve çok daha güzel bir şey olabilir.